PROJELER

Konu

Lityum-iyon bataryaların performansını, dayanıklılığını ve güvenliğini artırmak amacıyla, elektrospinning tekniği kullanılarak sepiyolit ve halloysit nanokillerle modifiye edilmiş poliimid (PI) seperatörler geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu proje, seperatörlerin termal, mekanik ve elektrokimyasal özelliklerini optimize ederek, elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji sistemleri ve taşınabilir elektronikler gibi çeşitli endüstrilerde kullanılacak daha güvenli ve sürdürülebilir enerji depolama çözümleri sunmayı amaçlamaktadır.

Konu

Skarn mineralization, particularly Fe-Cu, is profitable. High-tech analysis has substantially improved economic geology and mineral exploration. In this context, studying Fe-Cu skarn mineralization is critical. Sarımustafalar Fe-Cu skarn mineralization area, situated on the Bursa-Balıkesir border in northwest Turkey, offers a unique opportunity to study these phenomena due to its complex geological framework. This study seeks to clarify the genesis, geochronology, and evolution of the Sarımustafalar Fe-Cu skarn mineralization by integrating mineralogical, geochemical, isotopic, and geochronological data. The physicochemical conditions and fluid dynamics that caused this distinctive mineralization will be recreated. The time of skarn mineralization will also be unique to this study topic. The study area includes Paleozoic Kocadere metamorphic rocks, Mesozoic Kayacıklar limestone, and Upper Cretaceous mélange tectonic units, later intruded by Tertiary Çataldağ granite. The mineralized skarn system of Sarımustafalar is located at the contact of Tertiary Çataldağ granite and Mesozoic Kayacıklar limestone. Magnetite, chalcopyrite, pyrite, covellite, malachite, goethite, and metasomatic skarn minerals, including diopside and garnet, occur in the Fe-Cu skarn zone, based on our recent mineralogy study. Chemical component mobility, mass/volume changes during metasomatic mineralization are estimated via mass balance calculations. Sulfide mineral chemistry, stable isotopic data, and fluid inclusion studies also determine the ore formation conditions. Textural and trace element analysis and LA-ICP-MS of U-Pb isotope data will be performed on the garnet from the investigated mineralization. Additionally, U-Pb zircons will be used to date Tertiary Çataldağ granite. This will reveal the mineralization timing and magmatic intrusion relationship.

Konu

Bu çalışma, Mısır'ın Doğu Çölü'nde yer alan ve Neoproterozoik kayaçlardaki makaslama zonları ile ilişkili altın içeren kuvars damarlarını incelemektedir. Bu damarlar, çeşitli yönlerdeki kırılgan-sünek makaslama zonlarına paralel olarak yerleşmiş büyük faylar tarafından yapısal olarak kontrol edilen, altın açısından zengin yataklar olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, Um Samra ve Um Bakra bölgelerindeki makaslama eğilimleri ile altın mineralizasyonu arasındaki potansiyel korelasyonları belirlemektir. Bu amaçla, kapsamlı jeolojik, mineralojik, jenetik ve makine öğrenimi tabanlı uzaktan algılama çalışmaları gerçekleştirilecektir. Araştırma alanı, ultramafik kayaçlar, sin-orojenik ve post-orojenik granitler, izotropik gabrolar ve çeşitli post-granitik dayk ve damarlar gibi zengin litolojik çeşitlilik göstermektedir. Um Samra-Um Bakra makaslama zonu, farklı yaş, mineralizasyon ve renk özelliklerine sahip üç farklı silis damarını içermekte ve Ni, Cr, Zn, Cu, Au ve Y gibi elementler bakımından zengin jasper damarlarını barındırmaktadır. Araştırma, altın ve birincil sülfür minerallerinin hidrotermal çözeltilerde yüksek sıcaklıkta cevherleşmesi, uranyum ve bakır gibi ikincil minerallerin düşük sıcaklıkta cevherleşmesi ve oksidasyonla oluşan karbonat fasiyesleri gibi üç mineralizasyon aşamasını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma, altın mineralizasyonunun oluşumu ve yaşını incelerken, makaslama zonlarının yapısal ve uzaktan algılama verileriyle nasıl ilişkilendirildiğini de ortaya koyacaktır. Bu bulgular, altın aramaları için yeni hedefler belirlemede ve cevher jeolojisi ve oluşumu alanında çalışan akademisyenlere ve profesyonellere değerli bilgiler sağlamada önemli bir rol oynayacaktır.

Konu

Dünya bor rezervlerinin %73’üne sahip olan ülkemizde, ekonomik değere sahip lityum kaynağı maalesef bulunmamaktadır. Mineral olarak kayaçlarda lityum cevheri olarak sadece Yozgat-Sorgun bölgesinde bulunan pegmatitler içerisinde lepidolitin varlığı bilinmektedir. Ayrıca ülkemizde bulunan göllerde lityum içeriği çok düşük seviyelerde (<40 ppm) iken Tuz Gölündeki Lityum içeriği 325 ppm olarak bulunmuştur (Mordoğan vd., 1995; Büyükburç, 2003; Helvacı vd., 2003). Bu lityum içeriğine rağmen, oldukça yüksek Mg içeriği (38.000 ppm) bu kaynağın teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilmesini zorlaştırmaktadır. Dünya lityum kaynaklarının %25’i simektit, hektorit ve kaolinit gibi kil minerallerinden oluşmaktadır. %0,3-0,6 Li içeriğine sahip olan bu kaynaklar potansiyel lityum kaynakları olarak değerlendirilebilmektedirler. Ülkemizde bu tür kil mineralleri genellikle bor cevherleşmelerinin olduğu yataklarda bulunmakta ve önemli miktarda Li içermektedir (Mordoğan ve Helvacı, 1994). 2020 yılına kadar lityum ve lityum bileşiklerinin üretimi yapılmayan ülkemizde ilk Li bileşiği (LiCO3) bu kaynaklardan üretilmiştir. Eti Maden İşletmeleri Kırka Bor maden işletmesinde lityum üretmek amacıyla bir pilot tesis kurulmuştur (url-2). Bu tesiste Kırka Bor türevleri üretim prosesi sıvı atıklarından LiCO3 üretimi gerçekleştirilmektedir. Lityum ihtiyacının tamamını ithalat yolu ile karşılayan ülkemizde bu tarihten itibaren yüzde yüz yerli araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri sonucunda inşa edilen pilot ölçekli LiCO3 tesisinde yıllık 10 tonluk bir üretim gerçekleştirmektedir. Bor türevleri tesislerinden elde edilen sıvı artıklardan planlanan 600 ton kapasiteli endüstriyel ölçekli Lityum üretiminin yanı sıra, gün geçtikçe artan ve artmaya devam edecek olan lityum ihtiyacını karşılamak amacıyla, mevcut tesislerinden elde edilecek katı artıklardan da lityumun kazanımı stratejik bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Lityum açısından tamamen dışa bağımlı olan ülkemizde sıvı artıklardan bir miktar LiCO3 üretimi ile ciddi bir bilgi birikimi sağlanmış ve bunun endüstriyel boyutta üretimi ve bu projede önerilen katı artıklardan Li üretimi ile de hem dışa bağımlılık tamamen ortadan kaldırılacak hem de ihracatçı konuma geçilebilecektir. Kırka bor türevleri tesislerinden elde edilen katı artıkların araştırılması konusunda; jeoloji mühendisliği birimi artıkların karakterizasyonu, cevher hazırlama mühendisliği birimi fiziksel ve kimyasal yöntemlerle artıkların içindeki katıda bulunan ortalama 1500 ppm lityumun mümkün olduğu kadar seçimli olarak liç çözeltisine en az 1000 ppm olarak alınmasını takiben ve lityum karbonat kristalizasyonu için lityum çözeltisinin doygunluk konsantrasyonu olan 3000 ppm değerinin üzerine çıkaracak kapalı devre çalışan iyon değiştirme ve membran sistemini yönetecek gruplar ile disiplinler arası bir çalışma gerçekleştireceklerdir. Projede öngörülen bu değerlere ulaşacak metodoloji proje metninin yöntem kısmında detaylandırılmıştır. Kırka’da mevcut sıvı bor artıklarından LiCO3 üretim tesisinin projesini ve kurulumunu gerçekleştirilen ASOS Proses Makina Sanayii ve Ticaret A.Ş. araştırmamızı teknolojik imkânlar ve donanımların kullanılması konusunda destekleyeceğini belirtmiştir. Bu özellikleri ile proje yoğun bir bilimsel içeriğe sahip olmasının yanı sıra doğrudan pilot ölçekli bir çalışma için altyapı oluşturacak ve sahip olunan imkânlar projenin yatırıma dönüşebilme potansiyelini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Böyle bir yatırım çok önemli ekonomik kazanımlar sağlarken hâlihazırda ciddi bir sorun olan bor atıklarının değerlendirilmesi/rehabilite edilmesi açısından da önemli çevresel katkılar sunacaktır.

Konu

Dünya genelinde talebi hızla artan kritik hammaddelerden olan NTE’lerin ve radyoaktif elementlerin araştırılması son yıllarda oldukça önem kazanmıştır. Ülkemizde her ne kadar farklı NTE ve radyoaktif hammadde yatakları tanımlanmış olsa da alkali-potasik kayaçlara bağlı zenginleşmeler yeterince araştırılmamıştır. Kestanbol granitoidi Sakarya zonu ile Anatolid-Torid bloğunun çapışması sonrası gelişen yoğun yüksek potasyumlu kalk-alkalen magmatizmanın bir ürünü olup NTE-Th ve U zenginleşmesi açısından dikkat çekmektedir. Bu projede Çanakkale-Ezine bölgesindeki Kestanbol Granitoid Kompleksi’nin kuzey kesimlerinde yüzlek veren alkali-potasik kayaçların mineralojik ve petrojenetik özelliklerini ortaya koyarak muhtemel NTE-Th ve U zenginleşmesinin gelişim faktörlerinin ortaya konulmasına odaklanılmaktadır. Bu amaçla, proje kapsamında detaylı saha, petrografi, tüm kayaç ana, iz element, NTE ve radyoaktif elementler (U-Th) analiz çalışmalarının yanı sıra granitoid kütlesinin ilksel kristallenme-yerleşim yaşının, soğuma ve yükselme yaşının belirlenmesi amacıyla jeokronolojik çalışmalar (Zirkon (U/Pb), Hornblend-biyotit (Ar/Ar), Apatit (U-Th)/He) ve kökensel araştırmalar için Sr-Nd izotop ölçümleri gerçekleştirilecektir. Böylece Kestanbol Granitoid Kompleksi içerisindeki ana kayaçlardan farklı bir petrolojik ve jeokimyasal özelliklere sahip olan alkali-potasik kayaçların petrojenetik özelliklerin ortaya konmasının yanı sıra gelişimi üzerine detaylı kökensel çalışmalar yapılarak bölgenin jeolojik ve magmatik evrimini tanımlamaya yönelik değerli ve yeni bilgiler elde edilecek, ekonomik olması muhtemel NTE-Th-U zenginleşmesinin gelişim faktörleri açığa kavuşturulmuş olacaktır. Projenin başarıya ulaşması ile de hem kuzeybatı Anadolu’da daha önce tanımlanmamış alkali-potasik kayaçların tanımlanması ve kökeninin açıklanması hem de ekonomik olması muhtemel NTE-Th-U mineralizasyonlarının aranması hususlarına ışık tutulacak ve Ülkemizdeki stratejik ve enerji hammaddeleri araştırmalarına bir taban oluşturulacaktır.

Konu

Maden Cu sahasının yaklaşık 12 km güneybatısında Orta Eosen yaşlı Maden Grubuna ait diyabazlar içerisindeki kırık hatlarında kuvars damarları ile ilişkili Damar tipi ve epijenetik oluşumlu Hasenekevleri (Maden-Elazığ) Cu-Zn zenginleşmeleri/cevherleşmesi de bunlardan biridir. Bölgede Eosen sonrası gelişen fay zonlarının varlığı, Doğu Anadolu Fayı’na yakınlığı, oluşum tipinin Maden Cu sahasından farklılığı, Cu cevherleşmesinin yaygın olarak bilindiği bölgede cevherleşmenin parajenezinde sfaleritin olması ve bu durumun farklı bir yatağın varlığına işaret etmesinden kaynaklanan önemi nedeni ile Maden Karmaşığında diyabazlarda gözlenen Cu-Zn cevherleşmesinin kökeni, yapısal ilişkisi ve yaşının belirlenmesi hedeflenmiştir. Daha önceden detaylı aydınlatılmamış bu cevher zonunun, ülke ekonomisine ve literetürüne katkı amacı ile gerçekleştirilecek projede gözlenen cevher zonlarının detaylı jeolojik haritasının hazırlanması, petrografik özelliklerinin ortaya konulması, jeokimyasal özelliklerinin belirlenmesi, mikrotermometrik özelliklerinin belirlenmesi, mineral kimyası, izotop jeokimyasının ortaya konulması ve Re/Os yaşlandırma ile cevherin oluşum yaşı belirlenecek, DAF’a yakın olan bu bölgede yapısal jeolojin cevherleşmeye etkisi değerlendirilecektir. Çalışmaya konu cevherleşmeye benzer yeni potansiyel alanların araştırılmasında referans veri olarak kullanılmak üzere; i) inceleme alanında yüzlek veren diyabaz ve cevher damarlarının yaygın gözlendiği altere diyabazlar, ii)kırık hatları boyunca gelişen hidrotermal alterasyon, iii) damar tipi cevherleşmenin geliştiği zondaki örneklerle birlikte cevherin geliştiği ve Cu değerlerinin farklı seviyelerde değiştiği cevher damarlarının spektral özelliklerinden spektral veri tabanı oluşturulacaktır. Oluşturulan Spektral veritabanı ile Cu-Zn zenginleşmesinin farklı derecelerinin spektrum üzerindeki etkileri ve bu cevherleşmeyi tanımlamada kullanılabilecek spektrum bölgeleri belirlenecek, aramalarda kullanılabilecek modeller geliştirilecektir. Spektral veri tabanı ve geliştirilen cevherleşme arama modelleri, bir referans veri olarak yeni kaynakların ülke ekonomisine kazandırılmasında kullanılacak yöntemlerde yol gösterici olacaktır.

Konu

Stromatolitler, dünyadaki yaşamın bilinen en eski fosil kayıtlarıdır. Bu nedenle, stromatolitlerin oluştuğu fizyo-kimyasal çevre koşullarını (oluşumlar ve çökeltiler) araştırılması en ilgi çekici konulardan birisidir. Bu çalışma, Türkiye'nin güneybatısındaki serpantinit kayaçları ile çevrili kapalı sistem alkali bir göl olan Salda Gölü'nde yeni oluşan stromatolitlerin iz elementler ve nadir toprak elementleri (REE'ler) jeokimyasal özellikleri ve redoks duyarlı eser element davranışlarını ele almaktadır. Salda Gölü'nden toplanan temsili stromatolit numuneleri, MgO (%41,5'e kadar), CO2+OH (%56,6'ya kadar) ve MgO/CaO oranı (ağırlıkça %42,2'ye kadar) açısından daha yüksek içerikler göstermektedir. stromatolitler mikroorganizmalar tarafından kontrol edilmiş ve hidro-manyezit ve aragonit mineralojisine sahip gel-git altı bölgelerde çökelmiştir. Stromatolitlerin ortalama eser element içerikleri 8,4 ppm V, 0,09 ppm Cr, 3,50 ppm Co, 95,6 ppm Ni, 0,73 ppm Cu, 1,55 ppm Rb, 37,6 ppm Sr, 0,59 ppm Y, 17,7 ppm Zr, 3,60 ppm Nb, 21'dir. ppm Ba, 0,05 ppm Hf, 3,5 ppm As, 0,02 ppm Cd, 0,05 ppm U, 0,05 ppm Th, 2,85 ppm Pb ve 6,60 ppm Zn’dur. Stromatolitlerin Archean Sonrası Avustralya Şeyli (PAAS) ile normalize edilmiş REE değerleri, ağır REE'lerin (HREE'ler) hafif REE'lere (LREE'ler) göre oldukça negatif Y ve Ce-anomalileri ve pozitif Eu-anomalileri ile zenginleştiğini ortaya koymaktadır. Bu, kısmen ılık göl sularında ağırlıklı olarak oksitleyici çevre koşullarında oluşan stromatolitleri ifade eder. Ayrıca Salda Gölü stromatolitlerinin hidromanyezit bileşimi, bunların Göl çevresindeki serpantinit kayalıklarından beslenen Mg bakımından zengin meteorik suların etkilediği sulardan çökeldiklerini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Nadir Toprak Elementi (NTE) jeokimyası; stromatolitler; Salda Gölü; GB Türkiye

Konu

Proje ile ilgili açıklama girilmemiştir.

Konu

Proje ile ilgili açıklama girilmemiştir.

Konu

Proje ile ilgili açıklama girilmemiştir.